Çarşamba, Kasım 21, 2012

Şarkı


Düşündüm de ben şarkı sözü yazamazdım. 
Yazsam da satamazdım... 
Özel olurdu. 
Mesela sürekli fikir değiştiren bir insan tarafından farklı insanlara söylenen bir şarkım olmasını istemezdim...
Şarkı aynı kişiler sıklıkla değişiyor.
Devamlı karmaşık duygularla dinlenmiş, kirlenmiş bir şarkı...
 YAPAMAZDIM.
 Avucumun içinde buruşturup çöpe atardım... 
Ne yapayım bu da benim tarzım... 

Sevgiler
Nes

Cuma, Kasım 16, 2012

Dost


Dün gece yarısı
 Güzel bir dost elinin mesajı;
''Yazmak zorundasın''dedi..! 
Yazmak zorundasın çünkü bu seni mutlu ediyor...
Yorulmuş muydum yoksa?
Düşündüm...
Beni büyüten şey 3 koca günlük müydü?
Beni büyüten hissettiklerim miydi?
Yazmaktan mutlu olurken neden acıyordu hep içim?
''Yazan insan acıyla beslenir ''derler ya
Daha iyi yazmak için çok mu fazla acı gerekliydi?
Mutluluğu hiç hak etmez miydi yani? 
Dertleştim bir dostla dün...

Kalem dondu...
Dedim ki..

Elim korkak yazamıyorum, elimle birlikte bazen kalbimde korkak...
Karışık darmadağın oluyor fikirlerim, kendi içimde kendimle çatışıyorum...
Sevmek isteyip sevememek gibi belki çok yüreksizim...
Ya da tükenmişim... 
Dün bütün akşam ağladım... 
Bir korse içerisinde beynim, çok istediğim halde tıkanıp yazamamak...
Çok sevmek istediğim halde iyi insan bulamamak gibi...

Sevgiler  Nes



Perşembe, Kasım 15, 2012

Bir Kahve Günlüğü




Onunla bir kahve dükkanında tanışmamız tesadüf değildi...
Kahve kokuyordu her yer...
Kahve rengi bakıyorduk hayata...
Ben çok umutluydum bizden.
İçin kararmış derler ya bizimki de kahve rengiydi 
Ama ferahlamak için süt yeterliydi 
Ondandı birbirimizi  çabucak anlayışımız...
Nereden bilebilirdik ki içimizdeki çarpıntının sadece kahveden kaynaklandığını...
Sonrası yoktu... 
Bir bardak kahveden sonra acıttık canımızı...
Çifte kavrulmuştu gerçeklerimiz.
Kahve sadece kendimize gelmemiz içindi...



Nes


Pazartesi, Kasım 12, 2012

En Zor Soru...




Adamın bir ayağı eşikte dururdu hep gidecekmiş gibi...
Kadın her sabah aynı soruyu sorardı kendine? 
''Sabah hala  beni seviyor olacak mı?'' diye
Sabah hala yaşıyor olacağına söz vermekle aynıydı kadının sorduğu soru...
Zor değildi adamı sevmek zor olan yüreksiz olanı gönlüne yük etmekti...
Cevap vermezdi adam hayat kadar acımasız ve kalabalıktı...
Oysa onun bu kibrine vurulmamış mıydı?
Ne aptalım diye geçirdi içinden.
Kadın ''yalnız kalmak istiyorum'' dedi bir gün ve gitmesini izledi. 
Yalnız kalmak istediği tek yer adamın kalbiydi oysa...
Sahip olunan ama asla ait olduğunu hissettirmeyen İstanbul'dan farksızdı adam
Çok güzel ama çok kalabalık...
İstanbul'dan da yorulmuştu zaten...
Küçük bir bavul hazırladı  ''az eşya az insan'' diyerek
Kimsenin kalabalığı olamazdı kadın. 
Tek istediği nefes almaktı.
Hayat yeterince zordu  bir de hayat boyu kaybetme korkusuyla yaşamak çok ağırdı.
Huzur iken aradığı hep aynı soruyla uyanamazdı...
Netti kadın. 
Adam ise şaşkın.
Adam terk edilmenin acısıyla sevdiğini fark etti kadını 
ama
 Kadın tek kelime etmedi.

Adam hiç bilmedi kadınsa geri dönmedi...

Sevgiler Nes

Salı, Kasım 06, 2012

Hayat Senin Aynan...


Hayat senin bir aynan , aynaya nasıl bakarsan kendini öyle



görürsün kendini...




Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden bir kız varmış.
Hayat, ona göre, çok kötüymüş ve sürekli savaşmaktan,
mücadele etmekten yorulmuş! Bir problemi çözer çözmez, bir
yenisi çıkıyormuş karşısına.
Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan
babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlenmiş. Bir gün onu
mutfağa götürmüş. Üç ayrı cezveyi suyla doldurmuş ve ateşin
üzerine koymuş. Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca,
bir cezveye patates, diğerine yumurta, sonuncusuna da kahve
çekirdeklerini koymuş.
Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başlamış.
Kızı da hiçbir şey anlamadığı için seyrediyor ve sonunda
karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyormuş.
Bir ara sabırsızlanmış, daha ne kadar bekleyeceklerini sormuş.
Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermemiş.
Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altındaki ateşi kapatmış.
Birinci cezveden patatesi çıkarmış ve bir tabağa koymuş,
ikincisinden yumurtayı çıkarmış, onu da bir tabağa koymuş.

Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşaltmış.
Kızına dönerek sormuş:
"Ne görüyorsun?"
"Patates, yumurta ve kahve" diye alaylı bir cevap vermiş kızı.
"Daha yakından bak bir de" demiş babası, "patatese dokun."
Kız denileni yapmış ve patatesin yumuşadığını söylemiş.
"Aynı şekilde, yumurtayı da incele." demiş.
Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını görmüş.
En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söylemiş.
Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir
gülümseme yayılmış. Ama yine de bütün bunlardan bir şey
anlamamış:

"Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?" Babası, patatesin

de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı
yaşadıklarını anlatmış.
Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar
suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüş.
Yumurta ise çok kırılgan. Ama kaynar suda kalınca,

yumurtanın içi sertleşmiş, katılaşmış.

Ancak, kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde
kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve
ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı.
"Sen hangisisin?" diye sormuş kızına. "Bir sıkıntı kapını
çaldığında nasıl tepki vereceksin? Patates gibi yumuşayıp
ezilecek misin?. Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracaksın?.
Yoksa, kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın
duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat
katmasına izin mi vereceksin?"

Yaşamda önemli olan hangisi gibi olmaya çalıştığımızdır..
Yaşam denilen zorlu imtihan sürecini , hayatta kalmaya çalışan bir
medeniyetin hoş ve ışıltılı bu renkli servetinde kolaylaştırmaktır…!
Yeter ki içinde iyilik, dürüstlük, doğruluk ve yaratıcılık olsun…


Eylül 2011 www.evosangels.com yazımdan

Öne Çıkan Yayın

Sevmekte yorulur

Sevmekte yorulur. Defalarca sana anlatmak istediğim şey buydu aslında. Bir elin hep kapının kulpunda olduğu için anlayamadın sen ...